Kanser


Kemoterapi saçları döker mi?

Çağımızın korkutan amansız hastalığı olarak adından söz ettiren kanser, çağla birlikte büyümeye ve daha çok kişinin hayatını elinden almaya devam etsede, biliminsanlarının kanseri yenmek için verdiği çaba da her geçen gün artmaktadır. Kanserli hücrelerin vücuttan cerrahi operasyonlar ile alınmasının ardından hastalara uygulanan kemopterapi yönteminin saçı döktüğüne dair söylentiler de baş gösterir. Peki gerçekten kemoterapi saçları döküyor mu?


Biliminsaları bu amansız hastalığa yakalanmamak için doğru ve düzenli beslenilmesi gerektiğini üstüne basa basa anlatmaya çalışsalar da, gerek yaşam tarzından gerekse de yeterli önlemin alınmamasından dolayı kanserden korunmak pek mümkün olmuyor. Bu nedenle kansere yakalananların sayısında giderek artış gözleniyor.
Tıp dünyasında yaşanan olumlu gelişmeler kanseri yenmeye yönelik yöntemlerin artmasını sağlıyor. Kemoterapide kanseri yenmenin çeşitli yöntemlerinden biridir. Kanser hastalarına uygulanan kemoterapi her hastada farklı yan etkiler yaratmaktadır. Ne yazık ki bu yöntemlerden biri de hepimizin merak ettiği saç dökülmesidir. Zor ve uzun bir süre uygulanan kemoterapi saçları dökmekte ve hastalarda psikolojik sorunların yaşanmasına sebep olmaktadır. Ancak kanserden kurtulmak için bu yönteminde uygulanması şarttır.
Kanser çeşidine göre uygulanan kemoterapi saçları döküyor; ancak kemoterapi sonrası kaybedilen saçlar hızlı bir şekilde geri çıktığı için bu durumun çok fazla kafaya takılmaması gerekir. Önemli olan tedavinin başarılı geçmesi ve kanser illetinden kurtulmaktır. Tedaviden yüksek başarı sağlamak için stres ve sıkıntıdan uzak durmalı, moralinizi olabildiğince yüksek tutmalısınız.


Gırtlak kanseri tedavisi

Gırtlak kanseri son zamanların en sık rastladığımız kanser türleri arasında kendini göstermekte ve hızla ilerleme göstererek yaklaşık 5 yıl içinde hastanın hayatına son vermektedir. Bu yüzden oldukça tehlikeli ve amansız diyebileceğimiz bir kanser çeşididir.


Gırtlak kanseri nedenlerini araştıran bilim insanları, gırtlak kanseri olanların %80’nin sigara kullanan kişiler olduğunu açıkladılar. Çoğunlukla sigara içen erkeklerde görülmekte ama kadınlarında sigara içmelerindeki artışlardan dolayı erkeklere oranla kadınlarda da görülme riski artmıştır. Hele ki sigara ile birlikte tüketilen alkol gırtlak kanserine yakalanma olasılığını daha da yükseltiyor.
Ses kısıklığı, yutkunmada zorluk çekme, boğazda ağrı, kulak bölgesinde hissedilen ağrılar ve nefes almada zorlanma gibi belirtileri bulunan gırtlak kanseri; metal sanayi işçilerinde, dizel ve benzin buharına maruz kalanlarda, plastik sanayisinde çalışanlarda da sıkça ortaya çıkmaktadır.
Gırtlak kanseri tedavisi kanser hücresinin ilerleme oranına ve yayılma şekline göre değişiklik gösterir. Hastalığın evresine göre radyoterapi ya da cerrahi işlemler uygulanmaktadır. Radyoterapi şansı olmayanların gırtlak bölgesi ameliyat ile alınmakta ve mümkünse lenf bezleri temizlenmektedir. Gırtlakları alınan hastaların ise boyunlarından bir delik açılmaktadır. Hastalar bu delikle yaşamlarına devam edebilirler.


Rahim ağzı kanseri ameliyatı

Rahim ağzı kanserinin tedavisi için öncelikle kanserin hangi evrede olduğu araştırılır ve bu araştırma sonucuna göre tedavi şekillenmektedir. Evre evre olarak tedavisi bulunan rahim ağzı kanserinde 2b ve üzeri evredeki hastalara günümüzde cerrahi operasyon uygulanması önerilmekte ve ek olarak ta Radyoterapi uygulanmaktadır.


Tıpta serviks kanseri olarak tanımlanan rahim ağzı kanserinde bazen sadece Radyoterapi kullanılmakta ve cerrahi işlemler ikinci plana atılmaktadır. Kanserin her evresinde kullanımı mümkün olan Radyoterapide amaç, kanserli hücrenin ameliyat ile tahrip edilmemesi ve rahim boynunun yanlarına kadar ulaşan kanserin tedavisinde cerrahi işlemin başarı sağlamamasıdır.
Cerrahi işlemelerde yaş ve kişinin cinsel hayatı da önemlidir. Eğer ki yaşı genç, çocuk olmak isteği var ve cinsel hayatı devam eden bir kadın ise hiç düşünülmeden cerrahi işlem uygulanmaktadır.
Rahim ağzı kanseri sonrası patolojik inceleme yapılır. İnceleme sonucu lenf bezlerinde kanserli hücre yayılımı varsa ya da cerrahi sınır pozitif çıktı ise kemo-radyoterapi tercih edilmektedir.


Akciğer kanseri nasıl tedavi edilir?

Kaliteli bir yaşam sürmemiz için son derece büyük bir öneme sahip olan akciğerler, göğüs boşluğumuzda yer alarak solunum esnasında aldığımız oksijenin dokulara ulaşmasını ve karbondioksitin de dışarı atılmasını sağlayan önemli bir işlev sahiptirler. Ne yazık ki mütenevvi sorunlardan ötürü akciğerlerde yer alan hücreler kontrol edilemez hale gelerek çoğalmaya ve hem akciğerde hem de komşu dokularda tümör oluşumuna sebep olmaktadır. Bu şekilde ortaya çıkan hastalığa akciğer kanseri adı verilmekte ve çeşitli yöntemlerle de tedavi edilmektedir.


Akciğer kanserinin tedavisi üç metotla gerçekleştirilir. Bunlar; cerrahi yöntem, ışın tedavisi ve ilaç tedavisidir. Bu metotlara gerek duyulduğunda lazer ve bağışıklık tedavisi de eşlik eder. Hekim tarafından yapılan tetkikler sonucunda hastanın ve hastalığın ilerleme durumuna göre hangi tedavinin kullanacağı belirlenir.
Akciğer kanseri hastasının genel durumu değerlendirilerek tümörün tamamen ortadan kaldırılması sağlanır ve yeniden ortaya çıkma riski de azaltılır. Erken evrelerde teşhis edilen akciğer kanserinde genellikle hekimler işlerini garantiye almak ve hastanın sağlığını daha çok tehlikeye atmamak için cerrahi işlemleri tercih ederler. Ancak bunun için tümörün ameliyat edilebilme durumu incelenir. Uygun durumlara hasta ameliyata alınır.
Tümörün bir bölümün tedavi edilmemesi durumunda ışın tedavisine (radyoterapi) ihtiyaç duyulur. Işın tedavisinde hem kanserin belirtileri azaltılır hem de sorun ortadan kaldırılmaya çalışılır. Işın tedavisi sürekli ya da belirli aralıklarla yapılmaktadır.
Kemoterapi yani ilaç tedavisinde ise tümörün ilerlemesi önlenir. Tümörün tipi, hastalığın hangi evrede olduğu, hastanın genel durumu, yaşı ve daha önce uygulanan tedaviler sonucuna bakarak ilaç tedavisi uygun görülür ya da görülmez.


Rahim kanserine bitkisel çözüm

Kadın hastalıkları arasında en yaygın sorunlardan birisi olan ve ölümcül risk taşıyan rahim kanseri, tıbbi metotların yanı sıra bitkisel yöntemlerle de tedavi edilebilmektedir. Rahim ağzı kanserinin bitkisel tedavi yöntemleri nelerdir diye merak edenlere, işte kanseri yenmenizde size koşulsuz muavenet edecek olan şifalı bitkiler;


Ekseri vajinanın başlangıç kısmında husule gelen rahim kanseri, kan veya fena kokulu akıntı şeklinde kendini belli eder. Rahim ağzı kanserinden kurtulmak için başta enginar olmak üzere lahana ve soya gibi doğal tedavi edicilerden faydalanabilirsiniz.
Aynı zamanda bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı mine çiçeği ekleyip, demlenmesinin ardından günde iki kez tüketmek rahim ağzı kanserini önlemektedir. Mime çiçeği çayını kahvaltıdan yarım saat sonra ve geceleri uykuya yatmadan bir saat önce içmeniz önerilir.
Gün içerisinde 3öğün birer tatlı kaşığı susam yağı içmekte rahim ağzı kanserine iyi gelecektir. Ayrıca bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı kekik ekleyip kekik çayı demlemekte rahim kanserini önlemeye birebirdir. Kekik çayıda tıpkı mime çiçeği çayı gibi kahvaltıdan yarım saat sonra ve geceleri uykuya yatmadan bir saat önce içilmelidir.
Kereviz, havuç ve şalgamdan birer tane olmak üzere hepsini mikserde geçirin. Daha sonra bir tülbent yardımı ile mikserden geçen karışımı süzün. İçine yarım kahve fincanı limon suyu ekleyip için.


Prostat kanseri belirtileri nelerdir?

Erkeklere özgü bir hastalık olan prostat kanseri, prostatta meydana gelen bir takım sorunlardan dolayı genellikle elli yaş veya üzeri erkeklerde husule gelmekte ve bu soruna daha çok şişmanlığın ve yağlı beslenmenin sebep olduğu düşünülmektedir. Prostat kanserinin görülmesinde kalıtsal faktörlerinde rolü büyük olduğu için, geçmişinde bu rahatsızlığı yaşayan bir yakını olanlar uzman hekime giderek tedavi olmalıdır. Bu sayede hastalığın varlığı söz konusu ise erken teşhis ile prostat kanseri ilerlemeden önlenebilir.


Genetik faktörlerden dolayı risk altında olanların prostat kanseri belirtileri konusunda oldukça dikkatli olmaları hekimler tarafından sürekli önerilmektedir. Çünkü bu rahatsızlık gitgide artmakta ve erkeklerin yaşam kalitelerini minimuma indirmektedir. Peki nedir prostat kanserinin belirtileri diyorsanız, işte bunu cevabı;

Prostat kanseri belirtileri


  • Acil idrar çıkma ihtiyacı
  • İdrar yapmada zorlanma,
  • Alt kasık bölgesinde ağrı
  • Kalçalarda bir türlü geçmek bilmeyen ağrılar,
  • İdrarı yavaş yavaş ve damla damla yapma,
  • İdrarın kesik kesik gelmesi,
  • İdrarda kan,
  • İdrar yaparken acı hissedilmesi,
  • Boşalma sırasında ağrı hissedilmesi ve
  • Sebepsiz kilo kayıplarıdır.

Böbrek üstü bezi tümörleri belirtileri

Üçgen biçiminde böbreklerin hemen üst kısmında yer alan böbrek üstü bezleri sağlığımız için yaşamsal önem taşıyan hormonları salgılamakla görevlidirler. En önemlisi de stres anından vücut dengemizi koruyan böbrek üstü bezleri, mütenevvi hastalıklardan ötürü karın içinin görüntülenmesi sonucu ya da ani tansiyon yükselmelerinden dolayı tümörle karşı karşıya kalabilmektedir. Anadolu Sağlık Merkezi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen ve Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Kemal Raşa böbrek üstü bezi tümörü belirtilerini merak edenler için önemli açıklamalarda bulunuyor.
Böbrek üstü bezlerinin kan basıncını sabit tutmak, sıvılar ile elektrolitleri dengelemek ve stres anında vücuttaki gerekli düzenlemeleri yapmak gibi önemli işlevleri bulunduğunu söyleyen uzmanlar, meydana gelen tümörlerin yüzde yirmisinin hormonlardan kaynaklandığını söylemekteler.

Dr. Türemen, böbrek üstü bezi tümörlerinin belirtilerini ise şöyle sıralıyor: “Ani ve ataklar halinde olan kan basıncı yüksekliği, buna eşlik eden soğuk terleme, deride solukluk, aşırı kaygı durumu (panik atak ile karışabiliyor), baş ağrısı, ‘flushing’ denilen yüzde ve boyunda atağa eşlik eden kızarıklık hali, bulantı ve kusma ile nefes darlığı…”


Hipofiz bezi tümörünün belirtileri

Beynin merkezinden fasulye büyüklüğü şeklinde bulunan hipofiz bezleri yaşama dair önemli hormonlar içeren, tiroid, kortizon, cinsiyet, su dengesi ve büyüme hormonlarını yöneten, kendisi küçük görevi oldukça büyük olan biz bezdir. Hipofiz bezlerinde ortaya çıkan sorunlar yaşamı ciddi derecede etkilemektedir. Hipofiz bezlerinde görülebilecek en tehlikeli durumlardan bir tanesi de hipofiz bezi tümörüdür.
Hipofiz bezi tümörü ise, hipofiz bezlerinde ortaya çıkan anormal hücre büyümeleri olarak tanımlanır ve bu tümörlerin teşhisi bazen oldukça zor olabilir. Hipofiz bezi tümörünün ortaya çıkmasında uzmanlar genetik faktörlerin etkili olduğunu söylemekteler.

Hipofiz bezi tümörü belirtileri her kişide farklı ve çeşitli olabiliyor. Genel olarak hipofiz bezi tümörü belirtileri baş ağrısı, baş dönmesi, görme bozuklukları, mide bulantısı, kusma ve unutkanlıktır.
Hipofiz bezi tümörünün bulunduğu yere göre belirtilerde değişmektedir. Eğer hipofiz bezi tümörü tirotrpin salgılayan bezlerde ise mide bulantısı, kusma, adet sonlanması, kısırlık, sıcağa ver soğuğa karşı hassaslık, anormal büyüme, yüksek kan şekeri, libidoda düşüş, ağrılı cinsel ilişki, kalsiyum eksikliği, kemiklerde çatlaklar, vajinal kuruluk, kilo kaybı, hızlı kalp atışları ve nefes darlığı şikayetleri ortaya çıkar. Büyüme hormonu salgılayan bezlerde ortaya çıkan hipofiz bezi tümörlerinin belirtileri ise uyku apnesi, el, ayak ve dilde şişmeler, yüz hatlarında değişiklik, ayak boyutlarında değişiklik, yüzde felç, karpal tünel sendromu, eklem ağrıları, aşırı terleme ve ciltte yağlanmadır.


Yemek borusu kanserinin tedavisi

Yemek borusu kanseri ülkemizde en çok Güneydoğu Anadolu bölgesinde husule gelmekte ve bunun sebebi de geleneksel yemek alışkanlıklarıdır. Beslenme alışkanlığı yemek borusu kanserinin görülme riskinde büyük rol oynar. Ciddi bir rahatsızlık olan yeme borusu kanseri yaşam kalitesini düşüren bir sağlık problemidir ve tedavisi şarttır.

Yemek borusu kanserinin en sık rastlandığı kişiler ise sık alkol tüketen ve uzun süre sigara kullananlardır. Yemek borusu kanseri olan hastaların birçoğu öncelikle yutkunma güçlüğü çekerler. Başlarda katı gıdaları yutkunmada zorlanan hastalar bu sorunu önemsemediklerinde sıvı gıdaları da yutkunmakta zorlanırlar. Bu şikayetler yemek borusu kanseri olduğuna işarettir. Bu şikayetlerle hekime başvuran hastalara bilgisayarlı tomografi uygulanır ve hastalığın tanısı konur.
Bilgisayarlı tomografi ile hastalığın tanısı konduktan sonra ameliyat uygulanır. Yemek borusu tümörü ameliyatı çoğu zaman başarılı geçer. Ameliyatta en çok korkulan ise kanama, basınç nekrozu, yabancı cisim reaksiyonu ve tıkayıcı fibrozis gibi komplikasyonların oluşma ihtimalidir. Bu konuda durumunuza göre hekiminiz size ameliyat öncesi detaylı bilgi verecektir.


Mesane kanseri tedavisi

Mesane kanseri tedavisi için son yıllarda başarılı bir şekilde uygulanan radikal cerrahi yöntemi sayesinde hastaların kanserden kurtulma şansları her geçen gün biraz daha artıyor. Radikal cerrahi yöntemi yani radikal sistektomi yüksek evrelerde olan vakalara uygulanarak tüm mesane çıkartılmakta ve operasyondan başarı elde edilmektedir.

Medical Park Bahçelievler Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Talat Yurdakul, mesane kanseri ve tedavisi hakkında yazılı bir açıklama yaptı. Yapmış olduğu yazılı açıklamada şunları ifade etti:
“Mesane kanseri, kanserin en tehlikeli türlerinden biri. Ancak mesane kanserinde umutlar henüz birkaç yıldır uygulanmaya başlanan ‘radikal cerrahi yöntemi’, yani ‘radikal sistektomi’ ile artıyor. Sistektomi, mesanenin ameliyat ile çıkarılmasıdır. Radikal bir yöntemdir. Cerrahi olarak tüm mesanenin çıkarıldığı ‘radikal sistektomi’, yüksek evreli kanseri olan hastalara umut oluyor. Mesane çıkarıldıktan sonra ince ya da kalın bağırsaktan mesane oluşturulabilir. Biz buna ‘ortotopik yeni mesane’ demekteyiz. Hastalar bu ameliyat ile torba takmaksızın, normal yoldan idrar fonksiyonlarını yerine getirebilmektedir. 5-6 saat süren bir ameliyattır. Radikal sistektomi yapılan kadınlar rahim alındığından, erkekler de prostat ve er bezi (seminal veziküller) alındığından meni idrar yoluna boşaltılamadığı için çocuk sahibi olamazlar.”








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder