Derealizasyon tedavisi
Kişilikten uzaklaşma sendromu olarak adlandırılan derealizasyon, çevreyle
olan bağların kopmasına ve gerçeklik dışı duyguların insana aşılanmasına neden
olan bir ruh hastalığıdır. Kişi her zaman ve her yerde derealizasyon duyguları
ile hareket eder. Kendini gerçek dışı olarak algılama bu hastalıkla ile birlikte
görülür. Ayrıca, dış çevrenin değiştiğini, insanların otomatikleştiğini,
insanlıktan çıktığını, hatta bazılarının ölü olduğunu algılamaya başlar.
Değişiklik olarak algıladığı gerçekler büyüklük ve şekil yönündedir.

Derealizasyon belirtileri başlıklı makalemizde de bahsettiğimiz gibi, ataklar ani olarak başlar ve dakikalar sürer. Atakların geçmesi ise yavaş yavaş olur. Derealizasyon tedavisi için öncelikle bu hastalığa neden olanlar etkenler araştırılır. Daha sonra neden olan etkenin ortadan kaldırılması yönünde tedavi uygulanır.
Tedavi ile bilgilerin yetersiz olması nedeniyle çoğu kez psikoterapi uygulanır. Derealizyon belirtilerini azaltmak içinde ilaç tedavisi verilir. Hastalığın temelinde yatan sorunlar, şizofren ya da depresyon tedavisinde uygulanan yöntemler ile ortadan kaldırılmaya çalışılır.
Derealizasyon belirtileri başlıklı makalemizde de bahsettiğimiz gibi, ataklar ani olarak başlar ve dakikalar sürer. Atakların geçmesi ise yavaş yavaş olur. Derealizasyon tedavisi için öncelikle bu hastalığa neden olanlar etkenler araştırılır. Daha sonra neden olan etkenin ortadan kaldırılması yönünde tedavi uygulanır.
Tedavi ile bilgilerin yetersiz olması nedeniyle çoğu kez psikoterapi uygulanır. Derealizyon belirtilerini azaltmak içinde ilaç tedavisi verilir. Hastalığın temelinde yatan sorunlar, şizofren ya da depresyon tedavisinde uygulanan yöntemler ile ortadan kaldırılmaya çalışılır.
Laroxyl yan etkileri nelerdir?
Çağımızın giderek yaygınlık gösteren hastalıklardan birisi olan depresyon
için, çeşitli iyileştirme yöntemleri denenmekte ve bu iyileştirme metotları
arasında depresyon hastalarının kullanması için uzman hekim tarafından önerilen
Laroxyl hapı da bulunmaktadır. Laroxyl daha çok depresyon semptomları için
önerilen bir tablet olup endojen depresyonun iyileştirilmesinde endikedir. Bazı
hastalarda Laroxy yan etkiler yaratabilir.

Laroxyl kullanılmaya başlandığı andan itibaren bazı bünyelerde aşırı duyarlılığa sebep olur. Laroxy ilacı kullanırken uzman hekimin önerdiği doz aşılmamalıdır.
En sık şikayet edilen yan etkisi baş dönmesi, uyuşukluk, ağız kuruluğu ve kabızlık sorunudur. Bunlara ilaveten; akomodasyon bozuklukları, gastrointestinal bozukluklar, hipotansiyon, antikolinerjik etkiler, intraoküler basınç artması, deri döküntüleri, idrar tutukluğu ve taşikardidir.
Laroxyl ilacı yan etkileri daha çok yaşlılarda ortaya çıkar. Bu ilaca düşük dozda başlanmalıdır. Gebeliğin ilk aylarında ve emzirme döneminde kullanılmamalı, ilaç ile birlikte alkol alınmamalıdır. Beklenmedik bir etki görüldüğünde muhakkak doktorunuza danışın.
Laroxyl kullanılmaya başlandığı andan itibaren bazı bünyelerde aşırı duyarlılığa sebep olur. Laroxy ilacı kullanırken uzman hekimin önerdiği doz aşılmamalıdır.
Laroxyl yan etkileri
En sık şikayet edilen yan etkisi baş dönmesi, uyuşukluk, ağız kuruluğu ve kabızlık sorunudur. Bunlara ilaveten; akomodasyon bozuklukları, gastrointestinal bozukluklar, hipotansiyon, antikolinerjik etkiler, intraoküler basınç artması, deri döküntüleri, idrar tutukluğu ve taşikardidir.
Laroxyl ilacı yan etkileri daha çok yaşlılarda ortaya çıkar. Bu ilaca düşük dozda başlanmalıdır. Gebeliğin ilk aylarında ve emzirme döneminde kullanılmamalı, ilaç ile birlikte alkol alınmamalıdır. Beklenmedik bir etki görüldüğünde muhakkak doktorunuza danışın.
Şizofreni nedir?
Türkiye’de 600 bin den fazla kişi şizofren hastalığının pençesindedir.
Şizofren için ne kadar araştırma yapılmış ve ne kadar çok tedavi yöntemleri
uygulanmış olsa da, bilim adamlarının elinde kesin bilgiler henüz
bulunmamaktadır. Hastalığın beyinden kaynaklandığı kesin; ancak beyini etkileyen
nedenlerin kesin bir kanıtı yoktur.

Şizofreni hastalığının görülme yaşı 15-25 arasıdır. Hastalık ne kadar erken yaşlarda ortaya çıkarsa, hayatı o kadar kötü etkiler. Çevre ile iletişimi zorlaştıran şizofreni belirli dönemlerde aktifleşip pasifleşebilmektedir. Beyindeki bir takım değişikliklerden meydana gelen bu hastalıkta ani saldırmalar gibi belirtiler bulunmamaktadır.
Şizofreni nedenleri tam olarak kanıtlanmamış olsa da, beyindeki hasarlardan meydana geldiği kesindir. Beyinde bulunan sinir hücreleri birbirleri ile bağlantılı şekilde oldukları için iletişim sağlanmaktadır. Bu bağlantıda meydana gelen sorunlar iletişim bozukluğuna neden olur. Sinir uçlarının salgılamış olduğu kimyasal maddelerden birisi olan dopaminin etkisi ile iletişimde bozukluk yaşanır ve kişi hayal görmeye başlar. Ayrıca kişinin konuşma ve davranışlarında da değişiklikler gözlenir. Kalıtsal faktörlerde şizofreni hastalığı nedenleri arasındadır. Kişinin aile geçmişinde var olan şizofren tehlike belirtisidir.
İyileşme ve şiddetlenme dönemleri diye ikiye ayrılan bu hastalığın her iki döneminde de farklı belirtiler görülür. Olmayan sesler duymak, şüpheci davranışlar sergilemek, halsizlik ve isteksizlik, duygu azalması, uyku problemlerinin yaşanması, cinsel istek artması, içki sigara gibi alışkanlıkların edinmesi, kendine karşı ilgisizlik ve önemsizlik, ani sinirlenme, alınganlık ve çevreden uzaklaşma gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır.
Şizofreni hastalığının tedavisi için bir takım ilaçlar kullanılır. Ayrıca şizofreni tedavisi içinde psikoterapiler de yer alır. Bu tedavi yöntemleri ne yazık ki hastalığı tam olarak yok etmez; ancak belirtileri engelleyerek kişinin sosyal çevreden uzaklaşmasını önler ve kişinin verimliliğini artırır. Atipik antisikotikler de son zamanlarda şizofren tedavisi için kullanılmaya başlanmıştır. Ama bu ilaçların yan etkileri tehlikeli yaratmaktadır. O yüzden hekim kontrolünde kullanılması gerekir.
Şizofreni hastalığının görülme yaşı 15-25 arasıdır. Hastalık ne kadar erken yaşlarda ortaya çıkarsa, hayatı o kadar kötü etkiler. Çevre ile iletişimi zorlaştıran şizofreni belirli dönemlerde aktifleşip pasifleşebilmektedir. Beyindeki bir takım değişikliklerden meydana gelen bu hastalıkta ani saldırmalar gibi belirtiler bulunmamaktadır.
Şizofreni nedenleri tam olarak kanıtlanmamış olsa da, beyindeki hasarlardan meydana geldiği kesindir. Beyinde bulunan sinir hücreleri birbirleri ile bağlantılı şekilde oldukları için iletişim sağlanmaktadır. Bu bağlantıda meydana gelen sorunlar iletişim bozukluğuna neden olur. Sinir uçlarının salgılamış olduğu kimyasal maddelerden birisi olan dopaminin etkisi ile iletişimde bozukluk yaşanır ve kişi hayal görmeye başlar. Ayrıca kişinin konuşma ve davranışlarında da değişiklikler gözlenir. Kalıtsal faktörlerde şizofreni hastalığı nedenleri arasındadır. Kişinin aile geçmişinde var olan şizofren tehlike belirtisidir.
İyileşme ve şiddetlenme dönemleri diye ikiye ayrılan bu hastalığın her iki döneminde de farklı belirtiler görülür. Olmayan sesler duymak, şüpheci davranışlar sergilemek, halsizlik ve isteksizlik, duygu azalması, uyku problemlerinin yaşanması, cinsel istek artması, içki sigara gibi alışkanlıkların edinmesi, kendine karşı ilgisizlik ve önemsizlik, ani sinirlenme, alınganlık ve çevreden uzaklaşma gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır.
Şizofreni hastalığının tedavisi için bir takım ilaçlar kullanılır. Ayrıca şizofreni tedavisi içinde psikoterapiler de yer alır. Bu tedavi yöntemleri ne yazık ki hastalığı tam olarak yok etmez; ancak belirtileri engelleyerek kişinin sosyal çevreden uzaklaşmasını önler ve kişinin verimliliğini artırır. Atipik antisikotikler de son zamanlarda şizofren tedavisi için kullanılmaya başlanmıştır. Ama bu ilaçların yan etkileri tehlikeli yaratmaktadır. O yüzden hekim kontrolünde kullanılması gerekir.
Depresyondan nasıl çıkılır?
Bitkinlik, sıkıntı, olumsuz düşünme ve bunlar gibi müşabih şikayetlerle
belirtiler gösteren depresyon, toplumda giderek artan sağlık problemleri
arasında olup zor atlatılan bir psikolojik sorundur. Hepimiz insanız ve haliyle
zamanla canımızı sıkan envai çeşit sorunlarla karşılaşmaktayız. Bu sorunlar
karşısında güçlü olanlarımız sorunlarını çarçabuk atlamakta, olmayanlarımız ise
depresyonun etkisi altına girmektedir. Depresyondaysanız ya da depresyona
yakalanmak üzereyseniz depresyondan kurtulma yolları önerilerimizi dikkate
almanızda fayda var.

Ruhi bunalım olarak da tanımlanan depresyon tedavisinde en etkili yöntem psikiyatrist tarafından uygulanan tedavi yöntemleridir. Ancak bu tedavinin yanı sıra yaşamınıza renk katmak, sıkıntılarınızdan uzaklaşmak ve stresinizi yok etmeniz gerektiğini unutmamalısınız. Aksi taktirde hiçbir tedavi biçimi sizin depresyondan kurtulmanızı sağlamaz.
Depresyon hastaları her şeye negatif gözle baktıkları için daha çok bunalıma girebilirler. Siz kesinlikle böyle bir şey yapmayın ve tüm olumsuzluklardan kendinize olumlu bir çıkar arayın. Pozitif düşünme yeteneğinizi geliştirerek depresyonu kolay bir şekilde atlatabilirsiniz. Eğer bunu tek başınıza yapamıyorsanız sizi mutlu eden kişilerden yardım isteyin.
Ruh ve akıl uyumu bu noktada çok önemli. Önce her şeyi kafanızda bitirmeli sonrada bunun huzurunu yaşamlısınız. Sizi mutsuz eden, hoşlanmadığınız her türlü şeyleri bir kağıda yazın ve kağıdı yakın. Kağıtla birlikte bu düşünceleri kafanızda da yakın.
Güzel kokular her zaman insana huzur verir. Yaşam alanlarınızı güzel kokularla donatın. Bir çiçek yada tütsü işinizi görecektir. Unutmayın güzel kokular pozitif düşünce sağlar.
Dans edin, güzel havalarda doğa yürüyüşüne çıkın, yoga ya da meditasyon yapın, ritimli müzikler dinleyin, hafta sonları sevdiklerinizle birlikte olun kısacasız sizi mutlu eden şeylere vakit ayırın.
Beslenme alışkanlığınızda ufak değişiklikler yapın. Hem düzenli ve doğru beslenmeye özen gösterin hem de damak lezzetinizle uyuşan yiyecekleri tüketin.
Erken uyuyup erken uyanmaya özen gösterin.
Sigara, alkol ve kafeinden uzak durun ya da azaltın.
Ruhi bunalım olarak da tanımlanan depresyon tedavisinde en etkili yöntem psikiyatrist tarafından uygulanan tedavi yöntemleridir. Ancak bu tedavinin yanı sıra yaşamınıza renk katmak, sıkıntılarınızdan uzaklaşmak ve stresinizi yok etmeniz gerektiğini unutmamalısınız. Aksi taktirde hiçbir tedavi biçimi sizin depresyondan kurtulmanızı sağlamaz.
Depresyondan nasıl çıkılır?
Depresyon hastaları her şeye negatif gözle baktıkları için daha çok bunalıma girebilirler. Siz kesinlikle böyle bir şey yapmayın ve tüm olumsuzluklardan kendinize olumlu bir çıkar arayın. Pozitif düşünme yeteneğinizi geliştirerek depresyonu kolay bir şekilde atlatabilirsiniz. Eğer bunu tek başınıza yapamıyorsanız sizi mutlu eden kişilerden yardım isteyin.
Ruh ve akıl uyumu bu noktada çok önemli. Önce her şeyi kafanızda bitirmeli sonrada bunun huzurunu yaşamlısınız. Sizi mutsuz eden, hoşlanmadığınız her türlü şeyleri bir kağıda yazın ve kağıdı yakın. Kağıtla birlikte bu düşünceleri kafanızda da yakın.
Güzel kokular her zaman insana huzur verir. Yaşam alanlarınızı güzel kokularla donatın. Bir çiçek yada tütsü işinizi görecektir. Unutmayın güzel kokular pozitif düşünce sağlar.
Dans edin, güzel havalarda doğa yürüyüşüne çıkın, yoga ya da meditasyon yapın, ritimli müzikler dinleyin, hafta sonları sevdiklerinizle birlikte olun kısacasız sizi mutlu eden şeylere vakit ayırın.
Beslenme alışkanlığınızda ufak değişiklikler yapın. Hem düzenli ve doğru beslenmeye özen gösterin hem de damak lezzetinizle uyuşan yiyecekleri tüketin.
Erken uyuyup erken uyanmaya özen gösterin.
Sigara, alkol ve kafeinden uzak durun ya da azaltın.
Yetişkinlerde dikkat eksikliği tedavisi
İş hayatı ve sosyal ortamlar dikkat eksikliği olan hastalar için kabus dolu
dakikaların yaşanmasına neden olurken, aile bireyleri ile münasebetini de kötü
etkilemekte ve bu sebepten ötürü yetişkinlerde görülen dikkat eksikliği muhakkak
tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlıktır. Yaşam şartlarını zorlayan bu
rahatsızlık mütenevvi tedavi yöntemleri ve aile desteği ile giderilebilir. İşte
yetişkinlerde dikkat eksiliğinin tedavisi hakkında tüm merak
ettikleriniz;

Bu hastalığın tedavisi için bazı ilaçlar kullanılmakta, terapi uygulanmakta, aile bireyleri bilinçlendirilip desteklerine ihtiyaç duyulurken, aynı problemi yaşayan hastaların arasında ki destekte son derece başarılı bir tedavi geçirilmesini sağlar. Destek grupları dikkat eksikliği tedavisi için oldukça başarılı bir yöntemidir. Hangi hastalığa yakalanmış olursak olalım her zaman kendimizi yalnız ve sadece biz bu hastalığa yakalanmış gibi hissederiz. Oysa ki bizimle aynı kaderi paylaşan diğer hastalarla iletişimde olmak, onlarla tecrübelerimizi paylaşmak ve tedavi yöntemi aramak her zaman umut verir. Bu nedenle yetişkinlerde dikkat eksikliğinin tedavisi için destek grupları birbirleri arasında büyük bir yardımlaşma içinde olurlar.
İlaç tedavisinde ise antidepresanlar, venlafaksin ve bupropion gibi ilaçlar tercih edilmekte ve kişinin hastalığının evresine göre dozları ve kullanım biçimleri hekim tarafından belirtilmektedir. Bu ilaçların hangisinin sizin için uygun olduğunu anlamakta kolay değildir. Bu ilaçlar kişide farklı yan etkiler yaratabilir. Doktorunuz bir kaç ilacı denemenizi isteyerek sizin için uygun olanı bulmaya çalışabilir.
Yetişkinlerde dikkat eksiliği tedavisi için kullanılan bir başka yöntemde terapidir. Hastaların birçoğu bilişsel-davranışçı terapiyle olumlu sonuçlar yakalamaktadır. Çünkü bu hastalığın pençesinde olanlar dikkat eksikliğine sahip olduklarını düşünerek her şeye olumsuz yaklaşırlar. Terapi uygulamasında hastalar bu düşüncelerinden arındırılır ve olumlu düşünmeye teşvik edilir.
Dikkat eksikliği sorunu yaşayan biri önemli günleri unutmakta, bencil ve dikkatsiz davranmaktadır. Bu nedenle aile içinde çatışmalar çıkabilir. Oysaki aile bireylerinin bu konuda anlayışlı olmaları ve dikkat eksikliği yaşayan hastaya destek olmaları gerekir. Bunun içinde aile ve evlilik terapisi uygulanarak ailelere hastaya nasıl yardımcı olacakları konusunda bilgiler verilir. Terapi sonunda hasta ailesi veya eşiyle daha iyi bir iletişim kurarak dikkat eksikliğinin olumsuz etkilerini azaltabilir.
Dikkat eksikliğinin tedavisi
Bu hastalığın tedavisi için bazı ilaçlar kullanılmakta, terapi uygulanmakta, aile bireyleri bilinçlendirilip desteklerine ihtiyaç duyulurken, aynı problemi yaşayan hastaların arasında ki destekte son derece başarılı bir tedavi geçirilmesini sağlar. Destek grupları dikkat eksikliği tedavisi için oldukça başarılı bir yöntemidir. Hangi hastalığa yakalanmış olursak olalım her zaman kendimizi yalnız ve sadece biz bu hastalığa yakalanmış gibi hissederiz. Oysa ki bizimle aynı kaderi paylaşan diğer hastalarla iletişimde olmak, onlarla tecrübelerimizi paylaşmak ve tedavi yöntemi aramak her zaman umut verir. Bu nedenle yetişkinlerde dikkat eksikliğinin tedavisi için destek grupları birbirleri arasında büyük bir yardımlaşma içinde olurlar.
İlaç tedavisinde ise antidepresanlar, venlafaksin ve bupropion gibi ilaçlar tercih edilmekte ve kişinin hastalığının evresine göre dozları ve kullanım biçimleri hekim tarafından belirtilmektedir. Bu ilaçların hangisinin sizin için uygun olduğunu anlamakta kolay değildir. Bu ilaçlar kişide farklı yan etkiler yaratabilir. Doktorunuz bir kaç ilacı denemenizi isteyerek sizin için uygun olanı bulmaya çalışabilir.
Yetişkinlerde dikkat eksiliği tedavisi için kullanılan bir başka yöntemde terapidir. Hastaların birçoğu bilişsel-davranışçı terapiyle olumlu sonuçlar yakalamaktadır. Çünkü bu hastalığın pençesinde olanlar dikkat eksikliğine sahip olduklarını düşünerek her şeye olumsuz yaklaşırlar. Terapi uygulamasında hastalar bu düşüncelerinden arındırılır ve olumlu düşünmeye teşvik edilir.
Dikkat eksikliği sorunu yaşayan biri önemli günleri unutmakta, bencil ve dikkatsiz davranmaktadır. Bu nedenle aile içinde çatışmalar çıkabilir. Oysaki aile bireylerinin bu konuda anlayışlı olmaları ve dikkat eksikliği yaşayan hastaya destek olmaları gerekir. Bunun içinde aile ve evlilik terapisi uygulanarak ailelere hastaya nasıl yardımcı olacakları konusunda bilgiler verilir. Terapi sonunda hasta ailesi veya eşiyle daha iyi bir iletişim kurarak dikkat eksikliğinin olumsuz etkilerini azaltabilir.
Nasıl sabırlı olunur?
Sabretmek birçoğumuz için o kadar zor birşey ki, bu zaman
dilimi içinde öfkemizi kontrol edemeyebilir hem kendimize hem de sevdiklerimize
veya çevremizdekilere zararlar verebiliriz. Her daim ayaklarımızın yere sağlam
basması ve hiçbir sorun karşısında yılmadan durabilmek için bazen sabretmeyi
öğrenmek ve bunu becerebilmek gerekir. Gündelik hayatımızda sabrımızı taşıran
kişilere ya da olaylara karşı nasıl sabırlı olmalıyız
diyorsanız makalemizi sonuna kadar okumalısınız.

Sabır, umut edebilme yeteneği olup, çevremizde olup biten her türlü durumlara karşı anlayış gösterebilme davranışıdır. İnsanlar en çok trafikte iken sabırsız davranıyor ve öfke nöbetleri geçiriyorlar. Öfkenin bizi kontrol altına almaması için sabretme tekniklerini öğrenmek ve uygulamak gerekir. Ancak böyle huzur bulabiliriz.
Öfkenizi yenmeye karar verdiyseniz, sabretmek için yapılması gerekenlerden ilk adımı atmalısınız. Sabır taşı… Cebinizde muhakkak sabır taşı bulundurun. Öfkelenmeye başladığınız an ya da sabretmeniz gereken bir durum karşısında hemen cebinizden sabır taşını çıkartıp, ona dokunarak rahatlayın.
Diyelim birisine kızdığınız ve sabrınızı yeteri kadar taşırdı. Böyle bir durumda insan çoğu zaman ne söylediğinin farkında değildir. Ağzınızdan çıkan cümlelerin daha sonra canınızı acıtmasını istemiyorsanız, konuşmadan önce derin derin nefes alıp içinizden beşe kadar saymalısınız.
Bir şeylere öfke duyduğunuz zaman olaylara objektif bakmayı deneyin. Ayrıca sakinleşmek için olayların komik ve saçma taraflarını aklınıza getirerek biraz gülümseyin.
Sabretmenin bir yolu da meditasyon yapmaktır. Günlük hayatımızda bazen bir şeyleri beklemek zorunda kalırız. Hele ki acelemiz varsa bu bekleme işi bizi bir hayli strese sokar. Bu gibi durumlarda sabırlı olmak için ayağa kalkın, bacaklarınızı omuz genişliğinde açın,vücut ağırlığınızı bir sağ ayağınıza birde sol ayağınıza vererek meditasyon yapın. Emin olun ki bu davranış size sabır kazandıracaktır.
Ev işlerinize biraz daha fazla vakit ayırın, kahveden uzak durun, kullandığınız ilaçların prospektüsünü okuyun ki asabiyete yol açabileceği yazıyorsa içmeyin ve gerektiğinde insanlara hayır demeyi bilin.
Sabır, umut edebilme yeteneği olup, çevremizde olup biten her türlü durumlara karşı anlayış gösterebilme davranışıdır. İnsanlar en çok trafikte iken sabırsız davranıyor ve öfke nöbetleri geçiriyorlar. Öfkenin bizi kontrol altına almaması için sabretme tekniklerini öğrenmek ve uygulamak gerekir. Ancak böyle huzur bulabiliriz.
Öfkenizi yenmeye karar verdiyseniz, sabretmek için yapılması gerekenlerden ilk adımı atmalısınız. Sabır taşı… Cebinizde muhakkak sabır taşı bulundurun. Öfkelenmeye başladığınız an ya da sabretmeniz gereken bir durum karşısında hemen cebinizden sabır taşını çıkartıp, ona dokunarak rahatlayın.
Diyelim birisine kızdığınız ve sabrınızı yeteri kadar taşırdı. Böyle bir durumda insan çoğu zaman ne söylediğinin farkında değildir. Ağzınızdan çıkan cümlelerin daha sonra canınızı acıtmasını istemiyorsanız, konuşmadan önce derin derin nefes alıp içinizden beşe kadar saymalısınız.
Bir şeylere öfke duyduğunuz zaman olaylara objektif bakmayı deneyin. Ayrıca sakinleşmek için olayların komik ve saçma taraflarını aklınıza getirerek biraz gülümseyin.
Sabretmenin bir yolu da meditasyon yapmaktır. Günlük hayatımızda bazen bir şeyleri beklemek zorunda kalırız. Hele ki acelemiz varsa bu bekleme işi bizi bir hayli strese sokar. Bu gibi durumlarda sabırlı olmak için ayağa kalkın, bacaklarınızı omuz genişliğinde açın,vücut ağırlığınızı bir sağ ayağınıza birde sol ayağınıza vererek meditasyon yapın. Emin olun ki bu davranış size sabır kazandıracaktır.
Ev işlerinize biraz daha fazla vakit ayırın, kahveden uzak durun, kullandığınız ilaçların prospektüsünü okuyun ki asabiyete yol açabileceği yazıyorsa içmeyin ve gerektiğinde insanlara hayır demeyi bilin.
Gelişim dönemi özellikleri
Gelişim dönemi özellikleri nelerdir? Ebeveynler çocuklarının
bu dönemlerinde nasıl davranmalıdır? Gelişim dönemi en kolay nasıl atlatılır?
Tüm bu soruların cevaplarını bu makalemizde bulacaksınız. Çocukların en kırılgan
olduğu ve ailelerin en dikkatli olmaları gereken bu dönemde uzmanların bilinçli
olmayı öneriyor.

Çocukların gelişim dönemlerinde envai çeşit huyları ile karşılaşır ve biz ebeveynler çocuklarımızın göstermiş olduğu bu değişik davranışlardan endişe duyarız. Ancak bu onların gelişim dönemlerinde geçirmesi gereken ve normal olan davranışlardır. Çocuğunuzun gelişim döneminde sergilemiş olduğu bu davranışlar karşısında anlayışlı olmalı ve çocuğunuzla birlikte bu dönemi atlatmayı kolaylaştırmanın yollarını aramalısınız.
Gelişim döneminde ebeveynlerin karşılaşacakları ve hazırlıklı olmaları gereken durumlardan bira bahsedelim. Çocukların gelişim dönemi özelliklerini 4 ana grup altında toplayarak açıklayacağız. Nedir bunlar?
Parmak emme
Genellikle bir yaşındaki bir çocukta rastladığımız bu davranış, çocuğun gelişim döneminde de ortaya çıkabilir. Kendini ve çevreyi keşfetme aşamasında olan çocuk bu davranışı sıklıkla yapar. Eğer kısa bir süre içerisinde çocuk bu davranışından vazgeçmiyor ise,bir uyumsuzluk ve güvensizlik söz konusudur. Çocuğun çevre ile olan ilişkisini pekiştirmeli ve çocuğa güven duygusu kazandırmalıdır.
İnatçılık
Çocuğun bir konu üzerinde ısrarcı olması inatçılığın belirtisidir. Çoğu kişi bu davranışın genetik olduğunu, “annesine çekmiş” ya da “babasına çekmiş” gibi algılar. Ancak inatçılıkta gelişim döneminde çocuklarsa sık rastlanan bir sorundur. Çocuk gelişim döneminde her şeyi kendi yapmak ister ve yaptığı zamanda oldukça mutlu olur. Bu gibi durumlarda ebeveynlerin çocuğa sert çıkmamaları, ceza vermemeleri ve inat ettiği şeyi unutmaları için dikkatlerini başka yöne çekmeleri önerilir.
Agresif davranışlar
Tırnak yeme, saç koparma veya kendini yaralama gibi uyum bozuklukları çocuğun kendine olan saldırganlığını; , eşyalara zarar verme, oyuncaklarını kırma, bağırma, vurma,itme ve ısırma gibi davranışlarda dışarıya olan saldırganlığını gösterir. Bu gibi davranışlar karşısında anne-babalara önerilerimiz ise çocuklarına sakin ve mutlu bir tablo göstermeleri. Çocuğun bu durumundan kurtulması için anne-babanın iyi bir örnek olması gerekir. Çünkü çoğu çocuk agresif davranışı anne-babasından öğrenir.
Öfke
Öfkenin ifade ediliş biçimi bazen davranış bazen de sözlerdir. Gelişim çağında olan bir çocuk öfkesini hoplayarak, bağırarak, yerde yuvarlanarak, bir şeyleri fırlatıp atarak ya da bir şeyleri tekmeleyerek belli eder. Çocuğun küsüp saklanması da öfkeyi gösteriş biçimidir. Çocuğa ilgisiz davranmak, isteklerini yerine getirmemek, onu dinlememek gibi anne-babaların bazı hataları öfkeyi tetikler. Bu yüzden ebeveynlerin çocuklarına her zaman sevgi ve saygıyla yaklaşmaları önerilir.
Çocukların gelişim dönemlerinde envai çeşit huyları ile karşılaşır ve biz ebeveynler çocuklarımızın göstermiş olduğu bu değişik davranışlardan endişe duyarız. Ancak bu onların gelişim dönemlerinde geçirmesi gereken ve normal olan davranışlardır. Çocuğunuzun gelişim döneminde sergilemiş olduğu bu davranışlar karşısında anlayışlı olmalı ve çocuğunuzla birlikte bu dönemi atlatmayı kolaylaştırmanın yollarını aramalısınız.
Gelişim döneminde ebeveynlerin karşılaşacakları ve hazırlıklı olmaları gereken durumlardan bira bahsedelim. Çocukların gelişim dönemi özelliklerini 4 ana grup altında toplayarak açıklayacağız. Nedir bunlar?
Parmak emme
Genellikle bir yaşındaki bir çocukta rastladığımız bu davranış, çocuğun gelişim döneminde de ortaya çıkabilir. Kendini ve çevreyi keşfetme aşamasında olan çocuk bu davranışı sıklıkla yapar. Eğer kısa bir süre içerisinde çocuk bu davranışından vazgeçmiyor ise,bir uyumsuzluk ve güvensizlik söz konusudur. Çocuğun çevre ile olan ilişkisini pekiştirmeli ve çocuğa güven duygusu kazandırmalıdır.
İnatçılık
Çocuğun bir konu üzerinde ısrarcı olması inatçılığın belirtisidir. Çoğu kişi bu davranışın genetik olduğunu, “annesine çekmiş” ya da “babasına çekmiş” gibi algılar. Ancak inatçılıkta gelişim döneminde çocuklarsa sık rastlanan bir sorundur. Çocuk gelişim döneminde her şeyi kendi yapmak ister ve yaptığı zamanda oldukça mutlu olur. Bu gibi durumlarda ebeveynlerin çocuğa sert çıkmamaları, ceza vermemeleri ve inat ettiği şeyi unutmaları için dikkatlerini başka yöne çekmeleri önerilir.
Agresif davranışlar
Tırnak yeme, saç koparma veya kendini yaralama gibi uyum bozuklukları çocuğun kendine olan saldırganlığını; , eşyalara zarar verme, oyuncaklarını kırma, bağırma, vurma,itme ve ısırma gibi davranışlarda dışarıya olan saldırganlığını gösterir. Bu gibi davranışlar karşısında anne-babalara önerilerimiz ise çocuklarına sakin ve mutlu bir tablo göstermeleri. Çocuğun bu durumundan kurtulması için anne-babanın iyi bir örnek olması gerekir. Çünkü çoğu çocuk agresif davranışı anne-babasından öğrenir.
Öfke
Öfkenin ifade ediliş biçimi bazen davranış bazen de sözlerdir. Gelişim çağında olan bir çocuk öfkesini hoplayarak, bağırarak, yerde yuvarlanarak, bir şeyleri fırlatıp atarak ya da bir şeyleri tekmeleyerek belli eder. Çocuğun küsüp saklanması da öfkeyi gösteriş biçimidir. Çocuğa ilgisiz davranmak, isteklerini yerine getirmemek, onu dinlememek gibi anne-babaların bazı hataları öfkeyi tetikler. Bu yüzden ebeveynlerin çocuklarına her zaman sevgi ve saygıyla yaklaşmaları önerilir.
Fobilerden nasıl kurtulunur?
Fobinin birçok çeşidi ve belirtileri bulunmaktadır, ancak bunlardan
bahsetmeden önce bilmeyenler için fobinin tanımını yapmak istiyoruz sizlere.
Fobi, bireyler tarafından anlamlı ya da anlamsız olan herhangi bir şeye karşı
duyulan korkudur. Bu korkular bazen bir böcek, bazen yükseklik, bazen toplum
içinde konuşmak ya da uçak, asansör gibi şeylere binmeye korkmaktır.
Fobiler kişiden kişiye değişir ve çeşitleri artar. Bu
bahsettiklerimiz sadece birkaç fobi örneğiydi.

Fobilerden kurtulmak sanıldığı kadar kolay değildir, ancak kurtulmak mümkündür. Bireyler fobilerinden kurtulmak için onlarla yüzleşmek zorundadır. Fobilerden kurtulmanın en etkili yolu yüzleşmektir.Ancak bu yüzleşme esnasında huzursuzluk, çarpıntı, terleme, yüz kızarması, üşüme, sıcak-soğuk basması, kılların diken diken olması, göğüste sıkışma, nefes alamıyormuş, boğuluyormuş gibi bir duygu, baş dönmesi, ellerde ve ayaklarda uyuşma, baygınlık duygusu gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler fobinin en sık rastlanan belirtileridir.
Fobiden kurtulmak isteyenlerin fobisinin çok anlamsız ve abartılı olduğunu kabullenmeleri gerekir. Aksi durumda fobilerden kaçmaya devam ederler. Fobilerin tedavisi için bir uzmandan yardım alınmalıdır. Uzmanlar bireylerin fobilerinden kurtulması için ya sadece psikoterapi ya da psikoterapi ile beraber ilaç tedavisiyle yardımcı olurlar.
Fobilerden kurtulmak sanıldığı kadar kolay değildir, ancak kurtulmak mümkündür. Bireyler fobilerinden kurtulmak için onlarla yüzleşmek zorundadır. Fobilerden kurtulmanın en etkili yolu yüzleşmektir.Ancak bu yüzleşme esnasında huzursuzluk, çarpıntı, terleme, yüz kızarması, üşüme, sıcak-soğuk basması, kılların diken diken olması, göğüste sıkışma, nefes alamıyormuş, boğuluyormuş gibi bir duygu, baş dönmesi, ellerde ve ayaklarda uyuşma, baygınlık duygusu gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler fobinin en sık rastlanan belirtileridir.
Fobiden kurtulmak isteyenlerin fobisinin çok anlamsız ve abartılı olduğunu kabullenmeleri gerekir. Aksi durumda fobilerden kaçmaya devam ederler. Fobilerin tedavisi için bir uzmandan yardım alınmalıdır. Uzmanlar bireylerin fobilerinden kurtulması için ya sadece psikoterapi ya da psikoterapi ile beraber ilaç tedavisiyle yardımcı olurlar.
Stresin yol açtığı hastalıklar nelerdir?
Strese yol açan mütenevvi sebepler bulunmakta ve bu sebeplerin hemen hemen
her biri de sağlık problemleri yaşamamıza neden olarak yaşam kalitemizi
düşürmektedir. Uzmanlar bu konuda öneriyor,”Stresi yenin!”… Stres çoğu
hastalığın altında yatan en önemli sebep olduğu için uzmanlara göre stresle baş
etmek ve stresli yaşamdan uzak durmak gerekiyor. Okul, aile ve iş hayatında
yaygın olan stres aslında tam bir baş belasıdır.

Stres hem sağlık sorunlarının görülmesine, hem de daha önceden var olan bir rahatsızlığı olumsuz oluyor etkileyerek ilerlemesine neden oluyor. Stresin sağlığa olan en büyük zararı ise, bağışıklık sistemini harap etmesi ve bünyenin hastalıklara yatkın bir hale gelmesidir.
Stres kan dolaşımını bozmakta ve kılcal damarların genişlemesine yol açarak bilhassa kadınların korkulu rüyası olan varisleri ortaya çıkarmaktadır. Bireylerin uzun süre stres altında yaşaması yaşlanma sürecini de hızlandırmaktadır. Çünkü stresin varlığı söz konusu olduğunda serbest radikaller daha fazla üretilmekte ve hücreler zarar görmektedir.
Stres altında olan bir insanda saç dökülmelerine rastlamak mümkündür. Saç dökülmesinin yanı sıra stresten saçlar beyazlamakta, saçların ve tırnakların uzaması yavaşlamaktadır. Stres ter bezlerinin de daha fazla çalışmasına yol açıyor. Ayrıca stres ruhsal hastalıklarının sebebidir.
Stres hem sağlık sorunlarının görülmesine, hem de daha önceden var olan bir rahatsızlığı olumsuz oluyor etkileyerek ilerlemesine neden oluyor. Stresin sağlığa olan en büyük zararı ise, bağışıklık sistemini harap etmesi ve bünyenin hastalıklara yatkın bir hale gelmesidir.
Stres kan dolaşımını bozmakta ve kılcal damarların genişlemesine yol açarak bilhassa kadınların korkulu rüyası olan varisleri ortaya çıkarmaktadır. Bireylerin uzun süre stres altında yaşaması yaşlanma sürecini de hızlandırmaktadır. Çünkü stresin varlığı söz konusu olduğunda serbest radikaller daha fazla üretilmekte ve hücreler zarar görmektedir.
Stres altında olan bir insanda saç dökülmelerine rastlamak mümkündür. Saç dökülmesinin yanı sıra stresten saçlar beyazlamakta, saçların ve tırnakların uzaması yavaşlamaktadır. Stres ter bezlerinin de daha fazla çalışmasına yol açıyor. Ayrıca stres ruhsal hastalıklarının sebebidir.
Saç koparma hastalığı tedavisi
Bir çeşit saplantı ve dürtü haline gelen bir rahatsızlık olan saç koparma
hastalığı saçlarını yüzey derisinden zorlayarak çıkartma isteği duyulması olarak
tanımlanmakta ve bu hastalığa tıpta trikotillomani denmektedir. Bu rahatsızlığı
yaşayan hastalar sadece saçlarını değil vücudunun çeşitli bölgelerinde bulunan
kılları da koparmaya çalışırlar.

Saç koparma hastalığında kişiler bu davranış öncesi kendilerini çok rahatsız ve gergin hissederlerken, saçlarını koparmaya başladıklarında tüm gerginliklerini atıp rahatlarlar. Bu rahatlama sadece kısa bir süreliğinedir. Bir süre sonra hasta yine aynı duyguları yaşayacak ve yine saçlarını koparmaya başlayacaktır. Bu davranış gitgide artmakta ve hastalarda kelliğe yol açmaktadır.
Saç koparma hastalığını yaşayan kişilerin bazıları saçlarını kopardıktan sonra yutarlar. Bu davranış rutin bir hale getirilirse hastanın bağırsaklarında saçlardan bir top yumağı oluşur ve bağırsak tıkanması meydana gelir.
Bu rahatsızlığı yaşayan hastalar için tek taraflı tedavi metodu yoktur. Saç koparma hastalığının tedavisinde kişiye özel tedavi metotları bulunur. Tedavi ilk olarak hastanın yaşına göre şekillendirilir. Tedavide bilişsel davranışçı terapiler yani davranışa farkındalık kazandırma, düşünce süreçlerini yönetme, davranışı yeniden şekillendirme gibi ilaç dışı tedaviler son derece etkilidir.
Yetişkin kişilerde görülen saç koparma hastalığının altında çoğu zaman başka psikolojik sorunlar yaşandığı için hastalar önce ruhsal bir muayeneden geçirilmekte ve soruna sebep olan neden araştırılıp tedavi şekillendirilmektedir. Tedavide antidepresan ilaçlarda kullanılır. Genellikle fluoxetin yani Prozac saç koparma hastalığı tedavisi için oldukça etkilidir.
Saç koparma hastalığında kişiler bu davranış öncesi kendilerini çok rahatsız ve gergin hissederlerken, saçlarını koparmaya başladıklarında tüm gerginliklerini atıp rahatlarlar. Bu rahatlama sadece kısa bir süreliğinedir. Bir süre sonra hasta yine aynı duyguları yaşayacak ve yine saçlarını koparmaya başlayacaktır. Bu davranış gitgide artmakta ve hastalarda kelliğe yol açmaktadır.
Saç koparma hastalığını yaşayan kişilerin bazıları saçlarını kopardıktan sonra yutarlar. Bu davranış rutin bir hale getirilirse hastanın bağırsaklarında saçlardan bir top yumağı oluşur ve bağırsak tıkanması meydana gelir.
Bu rahatsızlığı yaşayan hastalar için tek taraflı tedavi metodu yoktur. Saç koparma hastalığının tedavisinde kişiye özel tedavi metotları bulunur. Tedavi ilk olarak hastanın yaşına göre şekillendirilir. Tedavide bilişsel davranışçı terapiler yani davranışa farkındalık kazandırma, düşünce süreçlerini yönetme, davranışı yeniden şekillendirme gibi ilaç dışı tedaviler son derece etkilidir.
Yetişkin kişilerde görülen saç koparma hastalığının altında çoğu zaman başka psikolojik sorunlar yaşandığı için hastalar önce ruhsal bir muayeneden geçirilmekte ve soruna sebep olan neden araştırılıp tedavi şekillendirilmektedir. Tedavide antidepresan ilaçlarda kullanılır. Genellikle fluoxetin yani Prozac saç koparma hastalığı tedavisi için oldukça etkilidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder